Şiddet dili ve mafyöz konuşmalar depremin önüne mi geçmeliydi?

Etkisi yıllara yayılacak olan yüzyılın en büyük depreminin acısıyla boğuşurken tarihin en önemli cumhurbaşkanlığı seçimlerinden birine son 2 ay kala anlaşmazlık ve husumet yaşayan 6 muhalefet lideri, seçmenini psikolojik bir buhrana ve şaşkınlığa uğrattı.

Başımızı diğer tarafa çevirdiğimizde ne mi var?

Önceliğimiz var.

Ölen 50 bin insan ve destek beklemek zorunda olan yüz binlerce afet mağdurları…

Sivri uçlu, tahmin edilemez, korkutucu…

Siyasi yapımız da Türkiye’de var olan aile ve akraba yapımıza benziyor. Zehirli, travmatik, sağlıksız. Söylem ve eylemleri birbirini tutmayan, umut veren ama tüketen aile bireyleri gibi.. Evden ayrılıp, kapıyı çekip çıkarken, kendi yoluna giderken dahi şiddetli, ezici, yok edici şekilde. ‘‘Küstüm, oynamıyorum, pissiniz.’’ mahiyetinde.

Hiyerarşik basın açıklamaları, mafyatik üslup, mafyöz jest ve mimikler, tekel rejime karşı duruşu yerle bir edecek açıklamalarla geçen 24 saat bitti.

Deprem bölgesinde su sıkıntısı ayyuka çıkmışken, bir kişinin gülümsemesi ve rahatlığı dışında önemli hiçbir şey olmaması gerekirken felaketin üzerinden bir ay geçmeden gündemimiz siyaset değil, belli bir amaca ulaşmak için hareket eden kimliklerin tepinmesinin etkileri oldu.

Depremden etkilenen on il ve geri kalan tüm ülke tekrar Türk aile yapısını hatırlattı.

On il ağlarken yardım sağlaması gereken halk, çocuğunun, kendisinin, ailesinin sıkıntısını görmezden gelip kişisel hırsları, psikolojik savaşları uğruna çatışmaya, evi yıkıp dökmeye devam eden aile bireyi oldu.

Kim yıprandı? Aday mı? Muhalefet liderleri mi?

Dağılan masa mı eskidi? Masaya tekme vuran mafyöz kadın siyasi mi yıprandı?

Afetzede yıprandı. İnsanlar yıprandı. Susuzluktan kırıldı.

Temiz içme suyunun ve çadırların lojistiği halâ yetersiz ve düzensiz durumdayken bölgede başlayan yağmurlar ve fırtınalar içinde insanlar muhakkak ki adaydan, on ilin geri kalanındaki herkesten çok yıprandı.

İnsanlar önce donarak, sonra tek başına bırakılarak kaderine terk edilirken, adalet ve özgürlük savunucuları ilk fırsatta yeraltı dünyası usluplarına, muhatabıyla tehditkar dille konuşmanın ikna edici olduğunu gösterdiler.

Tüm bunlar yaşanırken ‘‘helallik’’in anlamının ‘‘hak edilmeyenleri hak edene geri vermek’’ olduğu aklımdan geçti.

Fakat helal olmayan şeyler var; kötülük, liyakatsizlik ve nezaketsizlik.

Aslı Coşar

Diğer Haberler ⤵
Yorum Bırakın
mersin escort